11 Nisan 2013 Perşembe

TÜRKİYE’NİN EVRİLTİLDİĞİ YENİ SÜREÇ DOĞRU OKUNMALIDIR



TÜRKİYE’NİN EVRİLTİLDİĞİ YENİ SÜREÇ DOĞRU OKUNMALIDIR

                Türkiye’de yaşanan sürece herkes bulunduğu noktadan bir isim koyuyor. Deyim yerindeyse “körün fili tarif etmesi” gibi.  Kimisi “barış süreci”  kimisi “İmralı süreci” kimisi “Kandil süreci” kimisi “AKP’ye teslim süreci” vesaire diyor. Bu süreci başlattıran başta ABD olmak üzere emperyal güçler değil mi? Bu güçlerin istekleri ne? Suriye, Irak ve Libya’ya dönüşsün, İran’a müdahale koşulları oluşsun, Büyük Orta Doğu Projesi kesintiye uğramasın. Peki bu coğrafyada mevcut gerçeklik üzerinden bu projenin yürütücüsü kim? AKP. AKP’nin beklentileri ne? Önümüzdeki seçimleri ezici bir çoğunlukla kazanmak, Sayın Tayip Erdoğan’ın başkanlık hayallerini gerçekleştirmek, Suriye’de Esad düzeni yıkmak ki Tayip Erdoğan geleceğini kurtarsın. Türkiye bölgesel güç olsun, Suni mezhebi Orta Doğunun hakimi, Sayın Tayip Erdoğan da sözcüsü olsun.
                İmralı ne diyor? 1999 yılında yargılandığı dönemdeki savunmasında “Biz Türkiye Cumhuriyeti’ne hizmete hazırız. Bizi yanınıza alın. Bölgesel güç olalım.” Bu günkü mektuplarında ne diyor. Sayın Tayip Erdoğan’ın Başkanlığına evet diyebiliriz. Anayasal eşit yurttaşlık, Demokratik Özerklik, ortak resmi dil Türkçe ama ana dilde eğitim hakkı, bölgede İslam birliği v.s.
                Her üç tarafın taleplerinin yaşam bulduğu eksende sağlanan barış bu ülkede emeği ve alın teri ile yaşayan insanlara yani Türk’e Kürde, laza, aleviye, süryaniye ve diğerlerine huzur ve mutluluk getirir mi? Hayır. Çünkü işin özü emperyal amaçlara ve siyasal diktatörlüğe tekabül ediyor.
                Peki tüm bu olumsuzluklara rağmen bugün ülkemizde yaşanan bu sürece karşı çıkmak doğru mudur?  Hayır, çünkü bu ülke insanının kanına, gencecik insanlarımızın yaşamlarına rağmen barışa ve barış umutlarına hayır deme lüksümüz yok. Eleştirel tavrımızı öne çıkararak çıkar temelli taleplere karşı muhalif sözümüzü yaşamın her alanında doğru önermelerimizle birlik söylemeliyiz. Körün fili tarif ettiği noktadan çıkmalıyız. Bu sokak olur, tarla olur, fabrika, okul, işyeri olur fark etmez ama süreci destekleyerek doğru rotaya girmesi için tüm gücümüzü seferber etmeliyiz. Bu bizlerin tarihsel sorumluluğudur.
                Adına takılmadan bugün yaşadığımız sürecin ülke insanlarımıza anlatılması ve araştırma yapıp bilgi toplanması için AKP tarafından iki komisyon oluşturuldu. Biri “Akil İnsanlar” ki sözüm ona sivil, diğeri parlamentodan ki gerçek adı “Hakikatleri Araştırma Komisyonu”  her iki komisyon da sahibinin sesi. Ama ne yazık ki bu komisyonlar süreç açısından ciddi önem arz ediyor. “Akil insanlar Komisyonu” bağımsız ve tarafsız olmalıydı. Tüm taraflara gerektiğinde hayır diyebilecek, tarafları eleştirebilecek, süreci bağımsız ve tarafsız yönetebilecek yetki ve donanımı olmalıydı.Olmadı. Ancak bunun için mücadele edilmelidir. “Hakikatleri Araştırma Komisyonu” parlamentodan her partinin eşit sayıda önereceği isimlerden oluşmalıydı. Çünkü komisyon parlamentoya bilgi veren değil gerçekten hakikatleri araştıran bir komisyon olmalıdır. Ülkemizin geriye dönük en az 35 yıllık tarihi ile yüzleşmesini sağlayacak araştırmalar yapmalıdır. 12 Eylül zindanlarından günümüze kadar yaşanmış; işkenceleri, gözaltında kayıpları, yargısız infazları ortaya çıkaracak ve muhataplarını adalete teslim edecek nitelikte olmalıydı. Bu da olmadı.  Ama bunun için de mücadele edilmelidir. 
                Tüm bu gerçeklikler karşısında Parlamentodaki CHP ve MHP’nin durumu içler acısı. CHP baştan sürece kredi verdi ama parti içi dengelerden dolayı kredisini geriye çekti. Şimdi Sayın Tayip Erdoğan’a cevap üretmekle meşgul. Deyim yerindeyse tam bir siyasetsizlik örneği. MHP’nin tavrı net. Sürece cepheden karşı. Barış istemiyor. Kendilerinin çözüm siyaseti ise inkar ve imha politikasıdır. Bu durum onlar açısından anlaşılır bir durumdur. Çünkü 30 küsur yıldır süren kirli savaş onların varlık nedenidir. Ancak sürece muhalefet amacıyla düzenledikleri mitinglerde “Vur de vuralım, öl de ölelim” anlayışı bu ülke insanı için felakettir. Böyle bir anlayışın kazananı olmaz. Sadece arkasında yüz binlerce ölü, yetim ve dul bırakır.
                ÖDP olarak bu sürecin argümanlarının %95’ine katılmıyoruz. Ancak yaratılmış olan çatışmasızlık ortamını, kan ve göz yaşının durmasını bizler 1990’lı yıllarda da 2000’li yıllarda da savunduk, bu günde savunuyoruz. Sürece desteğimiz eleştireldir. Sürecin doğru aktörlerle, doğru kulvarda yürümesi için mücadelemiz, eleştiri ve önerilerimiz devam edecektir. Çünkü bizler şunu iyi biliyoruz. “En kötü barış, en iyi ve görkemli savaşlardan iyidir.”          

                                                                                                                                                             Hasan KARAGÖZ
                                                                                                                                                            Keşan İlçe Başkanı        
                                                                                                         
Büyük Cami Mah. İnönü Cad. Eski 
Adliye Binası K..1 No:11 Keşan                                   
             Tel/faks: 0 284 7418867
                                                                                                                               e-mail: odpkesan@mynet.com   

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder