5 Mart 2013 Salı

HER ŞEYİN BAŞI SAĞLIK..MASAL BİTTİ.




Çağrımızdır..
AKP; “Sağlık reformu” adı altında başlattığı özelleştirme ve taşeronlaştırma uygulamaları ile sağlığı kamu denetimi dışına çıkartmakta, çalışanları mağdur etmekte. yurttaşların hayatını riske atmakta, halkı yüksek muayene ücretlerine mahkûm etmektedir.
Sağlıkta masal bitti..
AKP “Sağlık reformu” adı altında, sağlığı piyasa koşullarına terk etmiş, sağlığı, Patronlar için kârlı bir sektör haline getirmiş. Kamu denetimini devre dışı bırakarak vatandaşları Özel hastanelerin vicdanına teslim etmiştir.
Sağlık paralı hale geldi..
AKP, Sözde “Sağlık reformu” ile ödediğimiz pirimler ile ücretsiz aldığımız hizmetleri paralı hale getirmiştir. Eczaneden ilaç almaya korkar olduk. Her ilaç alışımızda ödenmeyen İlaçlar, muayene parası, reçete ücreti gibi faturalar önümüze konmaktadır. Sosyal devlet gereği,Tüm yurttaşların parasız yararlanması gereken sağlık uygulamaları paralı hale getirilmiştir.
Davetlisiniz..
AKP’nin  , Sözde “Sağlık reformu” uygulamalarını uzmanların sunumuyla tartışmak ve bir kez daha gerçekleri haykırmak için, sizleri Aliço Güreş Merkezinde 3 mart Pazar günü saat 13 te, Prof Dr Muzaffer Eskiocak, TTB Eski genel başkanı Eriş Bilaloğlu, SES eski genel başkanı Köksal Aydın katılacağı panele bekliyoruz
DP’NİN EYLEM PROGRAMLARINDAN OLAN “TÜRKİYE’Yİ YENİDEN KURALIM” ETKİNLİKLERİ KAPSAMINDA
EDİRNE MERKEZ İLÇE ÖRGÜTÜ
TARAFINDAN DÜZENLENEN
“HERŞEYİN BAŞI SAĞLIK- SAĞLIKTA MASAL BİTTİ”
BAŞLIKLI PANEL NOTLARI
YER: Aliço Güreş Eğitim Merkezi
Zaman: 03.03.2013 – Pazar –Saat: 13.00 – 16.00

Konuşmacılar: Prof. Dr. Muzaffer Eskiocak –TÜ Halk Sağlığı Anabilim Dalı
Dr. Eriş Bilaloğlu – TTB eski Genel Başkanı
Dr. Köksal Aydın – SES eski Genel Başkanı
Moderatör: Dr. Ali Erol – TÜ Çocuk Psikiyatrisi Anabilim Dalı

Muzaffer Eskiocak:
Yeşil kartlılara ücretsiz muayene yapmak ve geliri düşük, güvencesiz yurttaşlara yeşil kart veriyoruz demek övünülecek durum değildir. Önemli olan kurulan ekonomik düzen ile yeşil kartlı olmayacak yurttaşlara sahip olmaktır.
Sağlıkta neoliberal politikaların uygulanabilmesi için önce memnuniyetsizlik yaratıldı ve SSK, Devlet ve Üniversite Hastaneleri çalıştırılamaz duruma getirildi. Ardından “tüm hastanelere parasız gidebilirisiniz” denilerek sağlık talebi kışkırtıldı. Sağlık çalışanlarına yapılan şiddet arttı.
Reform, dönüşüm adı altında yapılanların adı güzel ancak adının tersi uygulamalar yapılıyor. Örneğin Halk Sağlığı Kurumunda Halk Sağlığı Uzmanı yok ve başkanı da başka bir uzmanlık dalından.
Sağlık düzeyi ülkeler sıralamasında ülkemiz -11.5 ile 81. sırada yer alırken Suriye bile -7,41 ile 75. sıradadır.
Sağlıkta sorunlar her gün çoğalırken çözüm olarak da hastanelere çok gitmek, bitkisel çözümler aramak veya “hoca”lara gitmek yollarına başvurulmaktadır.
İlimizde ve ülkemizde sağlık kurumlarına başvuru 10 yıl önce -2- kez iken bugün bu rakam -8- ortalamasına çıkmıştır. Bu başarı değil başarısızlıktır. Buradan çıkan sonuç; koruyucu hekimlik ve halk sağlığı çalışmaları yetersiz olduğundan insanlar çok hasta olmaktadır. Diğer sonuç insanlar sağlık kurumlarına güvenmiyorlar ve sık sık değişik sağlık kurumlarına gidiyorlar. Her ikisi de sağlıksızlığın belirtisidir.
Doktorlardan daha fazla ilgi beklentisi içinde olup taleplerimizi dillendirmeliyiz. Bunu bilgi sahibi olarak yaptığımızda şiddete değil çözüme ulaşırız. Şua an olan bilgisizce doktorları ve sağlık çalışanlarını darp etmektir.
(Edirne, ülkemiz ve dünya verilerini anlatarak bunların karşılaştırmalarını yaptı.)

Eriş Bilaloğlu:
“Her şeyin başı sağlık” ama nasıl? Bu söylem herkesin söylemidir. Önemli olan buradan bir farkındalık yaratabilmektir. Bu sözü herkes söylüyorsa biz farklı söylemeliyiz. Örneğin; onlara göre sağlık metadır, bize göre değil. Bu gibi farklılıklarımızı söylemediğimizde klasik söyleme esir oluruz.
(
http://research.sabanciuniv.edu/19127/1/Saglik_Raporu.pdf
Bu rapordan alıntılarla konuşma yaptı)
Bu çalışmada; Enflasyon/Hayat pahalılığı; %18,1-İşsizlik %30,7 - Ekonomik istikrarsızlık, kriz %7,4 olmak üzere ekonomik sorunlar toplam% 55 ile önde. Ardından; Güneydoğu/Kürt sorunu %4,7, Terör/Ulusal güvenlik %24,7 olmak üzere kısacası terör % 30 dolayındadır. Sağlık ve sosyal güvenlik sorunu ise sadece % 3,5 ve eğitim ise %3,3 oranında yurttaşımızı ilgilendirmektedir.
Mutluluk durumunun sorgulanmasında; oldukça mutlu, çok mutlu ve son derece mutlu olanların toplamı % 57’dir. Ne mutlu ne mutsuz olanların durumu % 30 ve mutsuzları ise %12 dolayındadır.
Sağlık için ayrıca katkı alınmasın diyenlerin oranı beşte bir oranında ve sağlığı kamusal görev sayanlar ezici olarak ağırlıktadır.
Sağlığını bozanlardan ek sağlık ücreti alınsın mı (örneğin sigara içenlerden) diye sorulduğunda bunu onaylamayanların oranı da ezici çoğunluktadır.
Doktorların hastaların çıkarlarını korumaktan çok kendi çıkarlarını koruyorlar algısı da ne yazık ki son yıllarda siyasilerin konuşmalarının da etkisiyle % 43 lere çıkmış durumdadır.
Halkın beşte bir son bir yıl içinde klinikte yatılı hasta olmuş, altıda biri gidecek yer bulamamış ve beşte biri de yokluktan sağlık kurumuna başvuramamış.
Bu tür verileri kullanmak ve halkın taleplerini, durumunu bilerek politika yapmak gerekir. Çelişkili gibi görünse de gerçeklik budur. Yani halk sağlıkta para vermek istemiyor öte yandan da katkı payını sürekli arttıran ve sağlığı özelleşmeye götüren iktidarı destekliyor. Buradaki çelişkiyi çözdüğümüzde başarıyı yakalayacağız.
Diğer bir çalışmada da benzeri durumlar vardır. YASED raporu;
http://www.yased.org.tr/webportal/Turkish/Yayinlar/Documents/YASED_Saglik_Sektoru_Raporu.pdf
Görünen şudur ki halkımız müşteri memnuniyeti üzerinden sağlığı irdeliyor ve siyaset de şu an bunu yapmaktadır. Kurumlarımız şu an sağlık hizmeti sunmamaktadır.
Hasta hakkı olarak doktorumuzun bizimle en az yarım saat ilgilenmesini talep edebilmeliyiz ve doktor da buna eş talepte bulunmalıdır. Ama şu an doktor bunu yapamaz çünkü ne performans ölçütleri gereğince ne kadar çok hasta ile ilgilenirse başarısı ve ücreti ona göre artacaktır. Öte yandan bekleyen hasta beklerken homurdanmaktadır ve içeriye girince de daha fazla ilgi beklemektedir. Birçok hastanın beklediği de aslında bu yöndedir. Yani doktor ona özel sorular sormamalı ve tedavi edici ilaçları hemen yazmalıdır.
Siyaseti bu çelişkileri çözebilecek ve doğru bilgiyi halkın, sokağın talebi doğrultusunda düşüncesine sokabilecek, onu hareketlendirebilecek şekle dönüştürdüğümüzde başarıya ulaşmış oluruz.
İşlevi olmayan doğru bilgilerin sokakta gereği yok ve sorunları halkın sahiplenmesini engeller. 1800’lerden gelen 1 Mayıs taleplerini istiyoruz hepimiz. Bunlar 8 saat çalışma, 8 saat uyku ve 8 saat keyfimize göre ilgi alanlarımızla uğraşmak. Bir insan yaşamı içinde buna paralel bir takvimdir istediğimiz. Yani 25 yıldır yetişme, okuma, hayata hazırlanma, 25 yıl çalışma ve 25 yıl özel alanlarımızı tatmin edebilecek emeklilik yaşama. Bunları doktor da istiyor, eğitimci de, işçi de, diğer kesimlerde. Bunun olabilirliği olmamasına karşı çok daha mümkün iken olmuyor ve neredeyse ölene kadar günde 12-16 saat çalışmaya zorlanıyoruz, hem de sağlıksız koşullarda ve düşük ücretlerle.
Nasıl ki depreme hazırlıklı yaşamak zorunda isek karmaşık ve gergin toplumlarda her zaman devrime de hazır olmalıyız. O nedenle bizler toplumu bu bilgiler üzerinden düşünmeye yöneltmeliyiz ve germeliyiz belki de.

Köksal Aydın:
Sağlık tanımı üzerinden politika yapacaksak önce sağlığın tanımını doğru yapmalıyız. Sağlık; bedensel ve ruhsal olarak iyi olma halidir. Bu algıyı değiştirmeliyiz.
Sağlığın finansörleri açığa çıkarılmalıdır. Sağlık Bakanlığını hastanelere yatırımı yoktur. Bütçede arttırıldığı söylenen para sermayeye aktarılmaktadır.
Koruyucu hekimlik ile örneğin 10 TL ile sağlanabilecek hasta olmama hali, hastalık derecesine sokulduktan sonra 10 bin TL ile sağlanabilmektedir. Bu nedenle halk sağlığı ve koruyucu hekimlik öne çıkartılmalıdır. Sağlık hizmeti müşteri yaratmamalıdır.
Yurttaşın doktora çok ve engelsiz gitmesi reklam aracı olabilmektedir ne yazık ki oysa bu rezaletin resmidir. Bir zamanlar bir hastalığa karşı (galiba tavuk gribi) bakan aşı oldu kameraların önünde ve başbakana da seslendi. Ama o “herkes kendi sağlığından sorumludur” türü bir açıklama yaptı. Bir başbakanın bunu söyleme ve düşünme hakkı olamaz. Özellikte sağlıkta her koyun kendi bacağından asılamaz. Sağlık toplumsaldır ve yönetenler bunu en iyi bilmelidir, toplumsal sağlığı savunmalıdır.
Sağlık harcamaları 4 kat artarken hastaneye gidenler artmamalıdır ama onlar da 4 kat artmıştır.
Sağlık politikasını eleştirirken olması gerekeni de bilmeliyiz. 1-Maliyet, 2-İnsan, 3-Model, 4-Aşı, İlaç ve Teknoloji, 5-Katılım bilinmesi gerekenlerdir.
1-Maliyet vardır. Bütçe halk sağlığı için harcanırsa yeterlidir.
2-İnsan vardır ve yurtdışına beyin ihraç eder durumdayız.
3-Model vardır. Bizde uygulanan sosyal anlayış geliştirilerek devam ettirilebilir. Daha da yetmiyorsa Küba modeli önümüzdedir.
4-Aşı, İlaç ve Teknoloji bizde yeterli değilse de gelişkindi. Aşı üretimi yeterliydi ancak Osman Durmuş’un sağlık bakanlığı sırasında tümü kapatılmıştır. Yeniden kurulmalı ve diğer ülkelerin gelişkin olduğu alanlarla değiş tokuş ile ülkemizdeki ilaç, aşı ve teknoloji sağlanabilir.
5-Katılım deyince sadece yönetenler değil sağlık çalışanları ve özellikle de halk kesimlerinin katılımını sağlayacak tedbirler alınmalıdır. Bu alan geçmişte olduğu gibi bugünde olmayandır. Bu geçmişte sağlanabilseydi bugüne gerek duyamazlardır.
Bugüne kadar özellikle sağlık çalışanları mücadele yürüttüler ve –cek, -cak üzerinden olacakları anlattılar. Artık –cek, -caklar gerçek olmaya başlıyor ve halkın katılımı sağlanmalıdır. Hasta olduktan sonra bireysel ağlaşmalar yerine örgütlenerek birçok şeyi yapabiliriz.
Sağlığın finansmanında üç model vardır. Birincisi vergilerdir ve bu vergi zenginlerden daha çok alınmak koşuluyladır. İkincisi GSS örneği primlerdir ki bunu çok iyi anlamalı ve anlatabilmeliyiz. Üçüncüsü de; piyasa modelidir, herkes parasını verip sağlıktan yararlanır.
Sağlıkta da çevre mücadelesi gibi evrensel düşünmek zorundayız. Nasıl ki bulutun, suyun, zehrin sınırı yoksa hastalıkların da sınırı yoktur. Bu nedenle ulusal sağlık politikalarımız evrenselden hareketle düzenlenmelidir ve sağlığı sermayeye aktaran sermaye guruplarına karşı önlemler alınmalıdır.

(Sorulara verilen yanıtlar da konuşmacıların notlarına eklenmiştir.)
Moderatör Ali Erol konuşmacılara ve gelenlere teşekkür ederek toplantıyı bitirdi.


Edirne ÖDP
Merkez İlçe Örgütü


MUZAFFER ESKİ OCAK
ERİŞ BİLALOĞLU



KÖKSAL AYDIN


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder